top of page

Avukat Begüm Gürel ile "Hayvan Hakları" Konulu Röportaj


Ceren ÖZCAN

İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi


Başarısı ile bizlere örnek olan, hak ve adaleti sağlamaya çalışan başarılı avukatımız Begüm GÜREL ile “hayvan hakları” üzerine merak edilen soruları cevaplandırdığımız keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.


1)- Merhabalar, Begüm Hanım davetimizi kırmayarak sorularımızı cevaplandırdığınız için çok teşekkür ederiz. Öncelikle biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?


Öncelikle ben teşekkür ederim böylesine hassas ve aynı zamanda kapsamlı bir konuda benim ile röportaj gerçekleştirmek istediğiniz için.


Lisans eğitimimi 2007 yılında Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım. 2009 yılında BG HUKUK BÜROSU’NU kurdum. Aynı yıl Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Kamu ve Özel hukuk alanında Yüksek Lisans programını onur derecesi ile tamamladım. Arabuluculuk sertifikası başta olmak üzere pek çok sertifikaya sahibim.


Halihazırda birçok internet sitesi ve dergide makale yazıyor olmamın yanı sıra pek çok televizyon kanalına, gündeme dair hukuksal konuları değerlendirmek için canlı bağlantılar gerçekleştirmekte ve üniversiteler bünyesinde eğitim seminerleri vermekteyim.


Yaklaşık 5 senedir, özellikle kadın hakları, çocuk hakları ve hayvan hakları konusunda gönüllü olarak çalışmalar yürütmekteyim. Tüm bunların yanında Avukatın Öz-El Kitabı, Boşanmanın Anatomisi, Çocuk İstismarı Rehberi, Alacaklılar Toplantısı ve Konkordatonun Kabulü, Çocuk Kavramı ve Çocuğun Cinsel İstismarı, Kişisel Verilerin Korunması ve Bu Bağlamda Unutulma Hakkı, Yoksulluk Nafakası isimli kitaplarım bulunmakta.


Özel hayatımdan da bahsetmem gerekirse at biniyorum, yoga yapıyorum. Geçmişte Viyolonsel çaldım. Türkiye Spor Yazarları Derneği’nde profesyonel olarak yüzdüm. Hayvanseverim. Kıbrıs’ta 4, Türkiye’de 2 köpeğim var. Hayvan dostlarımın büyük bir kısmını sokaklardan edindim. Sokak hayvanları ile ilgili çalışmalar yaptım. Seyahat etmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi çok seviyorum.


2)- Kabul edilen Hayvan Hakları Yasası hayatımızda neleri değiştirdi?


Yeni yasaya kadar hayvanlara karşı işlenen suçlarda 2004 tarihli 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu geçerliydi ve hayvanlar “mal” olarak kabul edildiği için hayvanlara karşı işlenen suçlarda Kabahatler Kanunu kapsamında düşük idari para cezaları uygulanıyordu.


Meclis’ten yeni geçen yasanın en büyük kazanımı hayvanlara karşı işlenen suçların kabahatler kapsamından çıkarılıp Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamına alınması olarak görülüyor.


3)-Mevcut Hayvanları Koruma Kanunu’nun eleştirilen yönleri nelerdir?


Mevcut Hayvanları Koruma Kanunu’nun eleştirilen yönleri;


Evde beslenen hayvan sayısında sınırlama öngörülmekte.


Kişilerin hayvanlara şiddet ve kötü davranışlarda savcılıklara şikayet hakkı elinden alınıyor. Şikayetler sadece suçüstü ile sınırlandırılıyor.


Hayvanlara karşı işlenen sürgün, eziyet, öldürme eylemlerinde belediye görevlilerine hiçbir cezai yaptırım bulunmuyor.


Nüfusu 25 binin altında olan belediyelere, veteriner hekim çalıştırma, kısırlaştırma ve tedavi merkezi kurma zorunluluğu getirilmiyor.

75 bin ve altı nüfusa sahip belediyelere bakımevi kurma süresinin 4,5 yıl, 75 bin nüfus üstü için ise bu sürenin 2,5 yıl olarak belirlenmesi nedeniyle kısırlaştırma çalışmaları hiçe sayılıyor.


Kısırlaştırma ve tedavi için ilçe dışına çıkarılarak en yakın bakımevi olan yere götürülen hayvanların doğaya atılma riski bulunuyor.


Kısırlaştırma tedavi birimi olmayan belediyelere geçici ünitelerle kısırlaştırma seçeneği verilmesi, mobil katliam ve dolandırıcılık şirketlerinin yolunu açmakta.


Tehlike arz eden hayvan statüsünde olan ve el konulmuş bulunanların da kısırlaştırma şartı ile sahiplerine iadesi ya da sahiplendirilmesi konusunda hüküm bulunmuyor.


Evcil hayvanlar yine üretim çiftlikleri, internet ve katalog üzerinden mal gibi satılabilecek. Kürk kullanımına da yasak getirilmiyor.


Hayvan deneyleri yasaklanmıyor. Hayvansız alternatif deney yöntemleri teşvik edilmiyor.


‘Hayvanat Bahçeleri' ve ‘Doğal Yaşam Parkları' ibaresi ayrı yazılarak, doğal parklara sokak hayvanlarının sürgün edileceği kuşkusu bulunuyor.


Kara Avcılığı yasasında değişiklik yapılmadığı için doğa ve hayvan katliamı sürecektir. Folklor adıyla deve ve boğa dövüşleri de devam edecektir.


Yunus parklarına kaçak olarak yeni getirilen hayvanlara, ölenlerin çipleri takılarak ya da yeni doğumlarla bu yerler yine açık kalacaktır.


Turistik amaçlı denilerek, fayton atlarına zulüm de devam edecektir. Çiftlik hayvanlarının sömürüsüne yönelik önlem de bulunmuyor.


Tüm bu eleştirilen maddelerden anlıyoruz ki maalesef daha birçok düzenlenmeye ihtiyacı olan eksiklikler mevcut. Hukuki anlamda inkâr edemeyeceğimiz ilerlemeler olsa da hâlâ arzu ettiğimiz yerde değiliz.


4)-Evcil hayvan sahiplerinin yasal hakları nelerdir?


Evcil hayvan sahipleri her şeyden önce sahip oldukları hakları bilmelidirler. Böylelikle hem kendilerinin hem de evcil hayvanlarının mağdur olmasının önüne geçebileceklerdir. Bu bağlamda, evde evcil hayvan beslerken bilinmesi gereken birkaç hukuki nokta bulunmaktadır ki hayvanseverlerin haklarını öğrenmeleri hem kendilerinin hem de evcil hayvanlarının haklarını savunabilmelerini sağlayacaktır.


Evcil hayvan sahiplerinin bakması gereken ilk belge Apartman Yönetim Planı’dır. Yönetim Planı’nda evde evcil hayvan beslenmesinin yasak olup olmadığı ile ilgili madde tespit edilmelidir.


5)-Evrensel boyutta hayvan haklarındaki düzenlemeler nelerdir?


Milattan önce 400’lü yıllarda yazılan Corpus Hippocraticum isimli tıp kitabında da hayvanların deneysel amaçla kullanıldığı görülmektedir. Hayvanların kullanıldığı ilk alanların deneysel çalışmalar olması sebebiyle hayvan haklarının korunması yönünde yapılan ilk düzenlemeler de deneysel çalışmalar ve buna karşıtlık şeklinde olmuştur.


Hayvanların deneysel çalışmalarda kullanılmasına karşı olan görüşler başta İngiltere, Almanya, Fransa’da doğup Avrupa ülkelerinde yayılarak ilerlemiştir. Bunun için dernekler dahi kurulmuştur. Bu ülkelerin yaptığı düzenlemelere 1850 yılında Fransa’da kamuya açık yerlerde evcil hayvanlara kötü muamele yasaklanması ve bununla ilgili bir kanun yapılması, 1876 yılında İngiltere’de Hayvanlara Kabalık Kanunu kabul edilerek, hayvan deneyleri ile ilgili düzenlemeler yapılması, 1933 yılında Almanya’da bir kanun yürürlüğe konularak ilk kez hayvanların doğal bir varlık olduğunun kabul edilmesi ve yalnızca bunun için korunması gerektiğinin kabul edilmesi örnek olarak gösterilebilir.


Bu çalışmalar sonrasında UNESCO öncülüğünde Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi düzenlenmiş ve 1978 yılında Fransa’da kabul edilmiştir. Türkiye’de ise ilk yasal adım Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Sözleşme ile 2003 yılında atılmıştır. 24 Haziran 2004 yılında Hayvanları Koruma Kanunu kabul edilmiştir. 17 yıl sonra 7332 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiştir.


6)- Hayvan haklarını korumak için vatandaşların yaptıkları hatalar nelerdir?


Hayvan haklarını korumak için vatandaşların en sık yaptığı hata insanların internette aklına ilk gelen şeyin savcılığa suç duyurusunda bulunmak olmasıdır.


Bir hayvan zehirlendiği zaman savcıya giderseniz, dosyaya dokunmaz. Çünkü yetkili makam savcılık değildir. Orman ve Su İşleri Müdürlüğü yetkili makam bu konularda. En çok yapılan hata olarak bu durumdan bahsetmek mümkün.


7)- Sahipli veya sahipsiz bir hayvana zarar verilmesi durumunda verilecek cezada bir değişiklik olur mu?


5199 sayılı kanunun 4'üncü maddesinde evcil hayvan ile sahipsiz hayvanların eşit olduğu düzenlenmiştir.


“Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.” denilerek hayvanlar arasındaki eşitliğe vurgu yapmıştır.


Her ne kadar kanundaki düzenlemeler sahipli ve sahipsiz hayvanları birbirinden ayırmasa da uygulamada sahipli hayvanlar daha çok korunmaktadır. Çünkü onların sahipleri vardır ve kendilerine bir zarar gelmesi durumunda sahipleri onlar adına hakları için savaşacaktır. Ancak sahipsiz hayvanlar kendilerine bir zarar gelmesi durumunda daha çok mağdur olmakta, kendilerini koruyan kimseler bulunmadığı için hakları zarar görmektedir.


Hayvanlara karşı işlenen suçlar şikâyete tabi olmamalı, Cumhuriyet Savcılığınca re’sen araştırılmalıdır. Böyle bir durum söz konusu olunca sahipli-sahipsiz hayvan ayrımı kalmaz ve sahipli hayvanların sahipleri tarafından korunmaları bir eşitsizlik oluşturmaz.


8)- Şiddet uygulanan bir hayvan gördüğümüzde nasıl bir yöntem izlemeliyiz? Uygulanan şiddet sonucu verilecek cezada sokak hayvanı veya evde beslenen bir hayvan olmasının farkı var mıdır?


Hayvanlara yönelik uygulanan şiddet, işkence, cinsel istismar ve hayvanın zarar görmesi durumunda kolluk kuvvetlerine ihbarda bulunma imkânı sunan Hayvan Durum İzleme (HAYDİ) uygulaması mevcuttur.


İhbarınızı hayvan polisi olarak adlandırılan bu birime ya cep telefonu üzerinizdeki aplikasyondan ya da 155 hattını yaparak müdahale edilmesini sağlayabilirsiniz. Ancak aynı zamanda savcılığa hayvana eziyet eden kişi hakkında da başvurup ceza almasını istiyorsanız, öncelikle yasa gereği yetkili kılınan il / ilçe tarım müdürlüğüne başvuru yapılması gerekir.


Ancak elinizde yeterli delil yoksa maalesef yapılan ihbar sonucunda polisin de hayvana zulmeden kişiyi bulup ceza vermesi mümkün olmamaktadır. Hayvan toplama işlemine şahit olmanız halinde ise yine mutlaka memurların toplama işlemini, toplama araçlarını kayda alalım.


Olayın sakinliği ile kalıp olabildiğince fotoğraf, tanık gibi delillere ulaşmaya çalışılmalı daha sonra bunların yetkili il tarım müdürlüğüne delil olarak sunulması lazım ki savcılığa ellerinde kuvvetli delil ile başvurup dava açılmasını sağlayabilsinler.


Toplanma sebebi olarak tedavi gerekçesi sunulursa da tedaviden sonra Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. Maddesi uyarınca hayvanların alındıkları yerlere geri bırakılmasını talep etmeniz, bu süreci takip edebilme şansınız daha da artar.


Ne yazık ki hayvanlar bilinmeze gönderildiğinde, eğer elinizde o hayvanın mahallenizde yaşadığına dair bir delil yoksa hayvanların geri getirilmesi imkânsız hale gelmektedir. Böyle durumlarda görüntü alıp toplama işlemi gerçekleştirildiği takdirde barınaklara giderek hayvanların geri bırakılmasını ısrarla talep edebiliriz.


7332 sayılı yeni düzenleme ile sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımı ortadan kalkmış olup sahipli ve sahipsiz hayvanlara karşı gerçekleştirilen suçlar Adli cezalar başlığı altında düzenlenmiştir.


9)-Hayvan haklarını korumak için ve o canlara yapılan eziyet ve işkenceler hakkında neler yapabiliriz?


Hayvanlara karşı işlenen ve suç kapsamına alınması önerilen fiillere verilecek cezalar ertelemeye, uzlaştırmaya, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya para cezasına çevrilemeyecek şekilde belirlenmelidir. Öngörülen idari para cezalarının ise caydırıcılık sağlamak adına artırılması gerekmektedir.


Tüm hayvanlara, özellikle sahiplenilen ve satın alınan hayvanlara çip takılmalı ve sahiplenen kişinin hayvanı terk etmesi ya da hayvan ticareti yapması da ayrıca suç olarak kanun kapsamında düzenlenmelidir.


10)-Sizin de hayvanları ne kadar sevdiğinizi ve değer verdiğinizi görmekteyiz. Son olarak hayvan hakları hakkında topluma nasıl bir mesaj vermek istersiniz?


Hayvan haklarının korunmasında devletlerin ve toplulukların sorumlu olduğu gibi bireylerin de sorumluluğu bulunmaktadır.


Bireyler, çevrenin bir unsuru ve ayrılmaz parçası olan hayvanlara verilen zararlar nedeniyle kendileri bir zarar gördükleri takdirde, ayrıca dava açma hakları mevcuttur. Kaldı ki çevreyi korumak devletin ve vatandaşların ödevidir (AY 56, Çevre K. m.3).


Kimsenin sahibi olmayan yabani hayvanların öldürülmesi ya da sakat bırakılması sonucu doğanın dengesinin bozulacağı muhakkaktır. Zira, doğanın bütün unsurları başlangıçta bir denge halindeyken bu denge halinin bozulması, doğadaki bir unsurun yok edilmesi başka zararlı unsurların çoğalmasını ya da artması sonucunu doğurabilir. Bundan da bireyler zarar görebilirler. Örneğin tilki ya da yılanların çok sayıda öldürülmesi ile farelerin artarak bitkilere zarar vermesi dolayısı ile çiftçilerin bundan zarar görmüş olmaları mümkündür.


Öyleyse, hayvanlara haklar verilmesinde ve yerine getirilmesinde bireyler en başta gelen sorumlulardır.


Hayvan haklarını koruma konusunda sorumluluk bilincine sahip bireyler olmakla birlikte onları sadece korumakla kalmayıp karşılıksız sevgileriyle her anımızda yanımızda olan patili dostlarımıza karşı sevgimizi de ihmal etmeyelim.


Son zamanlarda gündemde olan ve kamuoyuna yansıyan ‘sahipsiz hayvanların yerinin sokaklar değil barınaklar olduğu’ açıklamalarını vicdanen ve hukuken kabul etmemiz mümkün değildir. Her canlının mutlu ve özgür olduğu bir hayatı savunuyoruz. Gördüklerimize, duyduklarımıza çok üzülüyoruz. Hayvanların sokaklardan toplanma şekillerinden barınaklarda bakılma durumlarına kadar bu vicdan dışı durum bizi çok üzmekte. “Hiçbir hayvan doğuştan agresif değildir” Hayvanların dövüşle ve işkenceyle agresif hale getirtildiği aşikardır. Sevgi verilen canlı agresif olmaktan çıkar.


Çocuklarımıza ilkokul çağında aileler tarafından aşılanması gereken bir duygu, hayvan sevgisi. Hatta hayvan sevgisinin çocuğun gelişiminde önemli rol oynadığına dair bilimsel araştırmalar da mevcuttur. Çocukların evcil hayvanları ile mutlu oldukları kendilerini rahat hissettiklerini, evcil hayvanlarına koşulsuz sevgi ile bağlandıklarını ve evcil hayvanlarından birçok şey öğrendiklerini ortaya koymuştur bu çalışmalar.


Bu değerli ve hassas konuda benimle gerçekleştirmiş olduğunuz bu röportaj için sizlere çok teşekkür ederim.

Patili dostlarımıza karşı daha sevgi dolu ve daha korunaklı bir dünya temenni ediyorum.


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
HAYVAN HAKLARININ ANAYASADAKİ YERİ

HAYVAN HAKLARININ ANAYASALARDA DÜZENLENMESİ Hayvan hakları geçmişten günümüze sürekli değişmekle beraber günümüze gelinceye dek de...

 
 
 

Yorumlar


9_1.png

İstanbul Aydın Üniversitesi Florya Yerleşkesi, T blok, -3. Kat, Hukuk Kulübü odası

İau hukuk kulübü dergi online.pdf.pdf

bottom of page