Rusya Federasyonu ve Ukrayna Devleti Arasındaki Krize İlişkin Bildiri
- Hukuk Departmanları
- 10 Mar 2022
- 4 dakikada okunur
1. Siyasi ve Hukuki Perde Arkası
2014 yılından bu yana Rusya Federasyonu, Ukrayna’nın güneyinde yer alan jeopolitik açıdan kritik Kırım Yarımadası’nı ilhak ederek Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü hukuka aykırı bir şekilde açıkça ihlal etmiştir. Ayrıca Rusya Federasyonu Şubat 2022’de Ukrayna’nın doğusunda yer alan Donetsk ve Luhansk bölgelerinin bağımsızlıklarını kabul etmiş ardından da Ukrayna’ya karşı hukuka aykırı bir biçimde kuvvet kullanmıştır. Bu kuvvet kullanımı Birleşmiş Milletler Şartı’nın 2.maddesini ihlal etmektedir ve uluslararası hukuka aykırılık teşkil etmektedir.
Rusya Federasyonu Ukrayna’nın NATO ile yakınlaşmasını kendine bir tehdit olarak görmektedir. Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’da bulunabilecek NATO askerlerinin varlığını ülkesinin toprak bütünlüğüne karşı büyük bir tehdit olacağını savunmaktadır. 2014 yılından beri Ukrayna halkı arasında da NATO ve Avrupa Birliği’ne dahil olmak isteği giderek güçlenmektedir. 2021 yılında Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin NATO Genel Sektereri Jens Stoltenberg ile bu konu hakkında görüşmesi de Rusya Federasyonu’nun endişelerini arttırmıştır. Burada belirtmemiz gerekir ki bağımsız bir devletin NATO’ya katılması; NATO üyeleri ve bağımsız Ukrayna Devleti arasındadır. Demokratik yollarla seçilmiş hükümetin, bağımsız ülkesinin NATO’ya katılma isteğini açıklaması başka devletler tarafından meşru müdafaa sebebi olarak gösterilemez. Bu sebeple Rusya Federasyonu’nun fiili uluslararası hukuk kurallarını ihlal etmektedir.
NATO’nun bu krize ilişkin sorumluluğuna gelince belirtmemiz gerekir ki NATO’nun üyelerini koruma yükümlülüğü NATO Antlaşması’nın 5 ve 6.maddelerinde düzenlenmiştir. Ukrayna’nın NATO üyesi olmamasından dolayı NATO üyelerinin birbirini korumalarına ilişkin hükmü içeren NATO Antlaşması’nın 5. maddesinden doğrudan yararlanabilmesi mümkün değildir. NATO’nun kolektif olarak savaşa müdahale etme yükümlülüğü yoktur fakat devletler bağımsız olarak ya da NATO işbirliğiyle askeri veya ekonomik yardımda bulunabilirler. Bu yardımların hukuki sebebi NATO Antlaşması’ndan kaynaklanan bir husus değil, genel uluslararası hukuk kurallarından kaynaklanan bir durumdur.
1.1. Türkiye Boyutu
1936 tarihli Montrö Sözleşmesine göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin savaşan olmadığı durumlarda "savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi yasak olacaktır". Rusya Federasyonu tarafından resmi bir savaş deklarasyonu olmamasına rağmen Rusya Federasyonu'nun fiili davranışları, "savaşan" sayılması için yeterlidir. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Montrö Sözleşmesinin 19. maddesini uygulamaya hakkı vardır.
Sonuç olarak, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini ihlali hukuka aykırıdır. Siyasi olarak Ukrayna’da olası bir NATO varlığını Rusya Federasyonu egemenliğine bir tehdit olarak görse de bu durum hukuki açıdan kuvvet kullanmak için bir gerekçe olarak gösterilemez. NATO’nun, kolektif olarak bu krize doğrudan müdahale etme zorunluluğu söz konusu değildir. NATO’nun doğrudan müdahalesi söz konusu olmasa bile bu, NATO üyesi devletlerin kendilerinin Ukrayna’ya yardım edemeyeceği anlamına gelmemektedir.
2. İnsan Hakları İhlali Boyutu
Yaşam hakkı; kişinin en temel hakkı olup, mutlak haktır ve insan hakları içerisinde değer sırası bakımından ilk sırada bulunur. Bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesinde de açıkça ele alınır: “Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur.” Öyleyse bireylerin yaşam hakkını korumakla yükümlü merci devlettir ve her devlet, bireylerin yaşam hakkının elinden alınmaması için gerekli önlemleri almalı, bu hakka yönelik olası bir tehdit meydana geldiğinde yaptırımlarda bulunarak tehdidi engellemelidir. Devletler çeşitli anlaşmazlıklar nedeniyle birbirleriyle çatışmaya girdiklerinde ise bireylerin yaşam hakları tamamen ihlal edilmekte, insan hakları ve bu hakların korunmasına yönelik imzalanan anlaşmalar da çiğnenerek hiçe sayılmaktadır. Keza savaş suçları uluslararası mahiyette sayılan bir suçtur ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Statüsü’nün 8. Maddesinde sayılmaktadır. UCM, 1 Temmuz 2002’den sonra işlenmiş savaş suçları davalarının görüşülmesi için kurulmuştur. Savaş suçları, UCM’nin yargılama yetkisine sahip olduğu uluslararası nitelikte ve en ağır yaptırımları bulunan suçlardandır. Rusya ve Ukrayna arasında çıkmış olan somut anlaşmazlık ve akabinde meydana gelen çatışmalarda sivil nüfustan birçok kişi hayatını kaybetmiştir. Devletler birbiriyle çatışma halindeyken şu nokta gözden kaçırılır; insanın kişiliği, hem insani hem de hukuki açıdan değer taşır. Bu sebeple hiçbir savaşın geride bıraktığı korkunç manzara ve neden olduğu yıkım, hak ihlalleri, kayıplar siyasi gerekçelerle meşrulaştırılamaz. Buna sebep olan herkes uluslararası hukuk çerçevesinde yaptırıma tabi tutulmalıdır. İnsan haklarını göz ardı etmek, insanlık dışı eylemlere yol açtığı gibi aynı zamanda insanların korkuyla yaşamasına sebep olur. Bu sebeple insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunması çok önemlidir. Bu bağlamda mevcut düzenlemelerin bir kısmına bakacak olursak;
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 1: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler Uluslararası İktisadi, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin (İkiz Yasaların) ortak 1. maddesinin birinci fıkrasına göre; “Bütün halklar kendi kaderini tayin etme hakkına sahiptir. Bu hak uyarınca bütün halklar, kendi siyasal statülerini özgürce belirlerler ve iktisadi, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce gerçekleştirirler.”
BM Antlaşması’nın 2. maddesinin 4. fıkrasına göre; “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletlerin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.”
Ne yazık ki Rusya-Ukrayna Savaşı’nda uluslararası sözleşmelerin uygulandığını söylemek güç olmakla birlikte yapılan insan hakları ihlalleri bizleri derinden etkilemektedir. Maalesef günümüzde yaşanan devletlerarası politik sorunların halka etkisi çok ağır bir duruma gelmiştir. Ukrayna’da sivil halkın barınma ihtiyacını karşıladığı evlerine atılan füzeler, bombalar, sivil halka yönelik yapılan tüm saldırılar insanlık dışı olup savaş suçudur.
Üzülerek söylemek gerekirse Ukrayna’da yaşananlar, 21. yüzyılın ve tarihin ileriye doğru değil geriye doğru aktığını göstermektedir. Buna karşın çözüm hukukta saklıdır. Ukrayna’da yaşanan insan hakları ihlallerine yönelik olarak aciliyetle insan haklarının, hukukun egemenliğiyle korunması önem arz etmektedir. Uluslararası hukukun ve sözleşmelerin ivedilik ile uygulanması halinde barışın sağlanacağına inanıyoruz. Son olarak, savaşın her çeşidine karşı bir duruş sergilediğimizi belirtmekteyiz.
Genel Hukuk Departmanları Sorumlusu
Ezgi Bahar
Uluslararasi Hukuk Departmanı
Oğuz Ertürk
Mehmet Kişlik
İnsan Hakları Departmanı
Metanet Bağırlı
Nagihan Aktaş
Ayben Erkmen
İrem Şimşek
Comments